Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

 
Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

7 Ekim 2023’ten beri yaşananlar, Filistin sorununun çözümsüzlüğünü dünyaya hatırlatırken Filistin-İsrail sorununun temelinde yatan nedenleri de bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ayrıca siyasal İslam’a göre siyasetin belirlenmesinin yanında bir diğer raison d’être’leri olan Filistin devletinin silahlı mücadele ile kurulması hedefi barış yoluyla gelmiş olacaktır. Bu bağlamda Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan tanınan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve Filistin Otoritesi’nin (FO) özellikle uluslararası kesim tarafından desteklenmesi yaşamsal önemini korumaktadır. 1948, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları ile mülteci konumuna gelen Filistinlilerin İsrail’e geri dönüşüne ve tazminat taleplerine kapı kapanmıştır. BM, Türkiye, son günlerde ise ABD Gazze’ye yönelik saldırılarda sivillerin gözetilmesini, savaş hukukuna uyulmasını özellikle meşru müdafaa hakkının orantılılık ilkesinin benimsemesini İsrail’e hatırlatmaktadır. İşgal edilmiş Filistin topraklarında, işgal rejimi nitelik değiştirmiş apartheid sistemine benzer hale gelmiştir. Başta Binyamin Netanyahu olmak üzere son dönemdeki İsrail başbakanları barış müzakerelerinin başlaması yerine masaya oturmak için Filistin’e çeşitli şartlar öne sürmektedir. . Yerleşimciler silahlı olup Filistin’e saldırı düzenlemekte ve Tel Aviv tarafından desteklenmektedir. Hamas’ın Arap devletlerine yönelik destek çağrıları karşılıksız kalmıştır. Diğer yandan 7 Ekim 2023’ten beri devam eden şiddet sarmalı, İsrail’in uluslararası hukuk ilkelerine dayanan Filistin devletinin kuruluşunu kabul etmeyerek, Filistinlilerin self-determinasyon hakkını tanımayarak her iki taraftan da binlerce kişinin öldürülmesini engelleyebilme fırsatını kaçırdığını göstermiştir. Diğer bir ifadeyle Filistin mücadelesine, meşruluğuna oldukça büyük zarar verip terörle, söz konusu mücadelenin insanlığa karşı suç ile savaş suçu ile anılmasına sebebiyet vermiştir. Örneğin İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu Filistin’in kabul etmesi istenmektedir. İsrail işgali devam etmektedir. Filistin ve İsrail toplumlarının yaşadığı bu büyük acının son olması Tel Aviv yönetimlerinin anlayışını değiştirmesine bağlıdır. Netanyahu’nun uzun zamandır hedeflediği ve uyguladığı Filistin mücadelesine zarar verme hedefine geçen haftaki saldırıları ile Hamas büyük bir katkı sağlamıştır. İsrail’in Gazze’ye kara harekatının beklenmesi, Gazze’nin yerle bir edilmesinin amaçlanması ve can kayıplarının her gün artarak devam etmesi, uluslararası desteğin daha çok İsrail lehine olması tablonun Filistin’in oldukça aleyhine olduğunu göstermektedir. Hamas ve silahlı mücadeleyi benimseyen Filistinli örgütlerin ise yaşanacak bu önemli değişiklikte tutum değiştirecekleri düşünülmektedir. Yahudi yerleşimlerinin inşaası ve dolayısıyla İsrail’in Batı Şeria’daki ilhakı devam etmektedir. Kudüs’te statüko uzun zamandır tehdit altındadır. Söz konusu örgütler pragmatiktir, değişen şartlara adapte olmaya çalışacakları tahmin edilmektedir.

Filistin’de “son perde”: Hamas-Netanyahu şiddet sarmalı

İsrail’in Gazze’ye kara harekatının beklenmesi, Gazze’nin yerle bir edilmesinin amaçlanması ve can kayıplarının her gün artarak devam etmesi, uluslararası desteğin daha çok İsrail lehine olması tablonun Filistin’in oldukça aleyhine olduğunu göstermektedir. Söz konusu örgütler pragmatiktir, değişen şartlara adapte olmaya çalışacakları tahmin edilmektedir. Diğer yandan 7 Ekim 2023’ten beri devam eden şiddet sarmalı, İsrail’in uluslararası hukuk ilkelerine dayanan Filistin devletinin kuruluşunu kabul etmeyerek, Filistinlilerin self-determinasyon hakkını tanımayarak her iki taraftan da binlerce kişinin öldürülmesini engelleyebilme fırsatını kaçırdığını göstermiştir. Kudüs’te statüko uzun zamandır tehdit altındadır. Başta Binyamin Netanyahu olmak üzere son dönemdeki İsrail başbakanları barış müzakerelerinin başlaması yerine masaya oturmak için Filistin’e çeşitli şartlar öne sürmektedir. . Hamas ve silahlı mücadeleyi benimseyen Filistinli örgütlerin ise yaşanacak bu önemli değişiklikte tutum değiştirecekleri düşünülmektedir. İşgal edilmiş Filistin topraklarında, işgal rejimi nitelik değiştirmiş apartheid sistemine benzer hale gelmiştir. 7 Ekim 2023’ten beri yaşananlar, Filistin sorununun çözümsüzlüğünü dünyaya hatırlatırken Filistin-İsrail sorununun temelinde yatan nedenleri de bir kez daha gözler önüne sermiştir. BM, Türkiye, son günlerde ise ABD Gazze’ye yönelik saldırılarda sivillerin gözetilmesini, savaş hukukuna uyulmasını özellikle meşru müdafaa hakkının orantılılık ilkesinin benimsemesini İsrail’e hatırlatmaktadır. Netanyahu’nun uzun zamandır hedeflediği ve uyguladığı Filistin mücadelesine zarar verme hedefine geçen haftaki saldırıları ile Hamas büyük bir katkı sağlamıştır. Yahudi yerleşimlerinin inşaası ve dolayısıyla İsrail’in Batı Şeria’daki ilhakı devam etmektedir. Diğer bir ifadeyle Filistin mücadelesine, meşruluğuna oldukça büyük zarar verip terörle, söz konusu mücadelenin insanlığa karşı suç ile savaş suçu ile anılmasına sebebiyet vermiştir. Yerleşimciler silahlı olup Filistin’e saldırı düzenlemekte ve Tel Aviv tarafından desteklenmektedir. İsrail işgali devam etmektedir. Filistin ve İsrail toplumlarının yaşadığı bu büyük acının son olması Tel Aviv yönetimlerinin anlayışını değiştirmesine bağlıdır. Örneğin İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu Filistin’in kabul etmesi istenmektedir. Ayrıca siyasal İslam’a göre siyasetin belirlenmesinin yanında bir diğer raison d’être’leri olan Filistin devletinin silahlı mücadele ile kurulması hedefi barış yoluyla gelmiş olacaktır. Hamas’ın Arap devletlerine yönelik destek çağrıları karşılıksız kalmıştır. 1948, 1967, 1973 Arap-İsrail Savaşları ile mülteci konumuna gelen Filistinlilerin İsrail’e geri dönüşüne ve tazminat taleplerine kapı kapanmıştır. Bu bağlamda Filistin halkının tek meşru temsilcisi olan tanınan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) ve Filistin Otoritesi’nin (FO) özellikle uluslararası kesim tarafından desteklenmesi yaşamsal önemini korumaktadır.